Tarih boyunca Türkler, farklı coğrafyalarda, irili ufaklı yüzlerce devlet kurmuştur.
Dolayısıyla, Türk tarihi tek bir topluluğun, belli bir bölgedeki tarihinden ibaret değildir. Türk tarihi; Türk topluluklarının çeşitli bölgelerde ortaya koyduğu tarihlerin bütünüdür.
Tarih boyunca 180'e yakın Türk devleti kurulmuştur. Ancak, dünya üzerinde hakimiyet kurmuş büyük Türk devletlerinin sayısı kurulan tüm Türk devletlerin onda biri kadardır.
Türk tarihinde, Osmanlı'ya kadar olan önemli devletlerin kronolojik sırası ve hüküm süreleri aşağıda gösterilmiştir.
Türklerin ana yurdu olarak kabul edilen Orta Asya, Güney Sibirya, Doğu ve Batı Türkistan'ı içine alan, Tanrı dağlarının güneyinde ve Çıngırya steplerinin kuzeyinde kalan bölgedir.
Orta Asya Türk Tıbbı denildiğinde, bilimsel bir tıptan bahsetmek mümkün olmamakla birlikte, göçebe hayatı yaşayan atalarımızın geniş bir coğrafyada, farklı kültür ve medeniyetlerle yaşamaları sonucunda, hastalıkların tedavisinde zengin bir birikime sahip oldukları söylenebilir.
Ancak tabiatla iç içe yaşayan bir toplumda, sağlık problemlerinin daha çok halk hekimliği ile giderilmeye çalışıldığı ve tedavide büyük ölçüde dini inançların hakim olduğu görülmektedir.
Kutadgu Bilig'in beyitlerinde, Türk tıbbını çok net gösteren ifadelere yer verilmekte, sağlık işlerinin kamlar/şamanlar ile otaçıların müşterek yürüttüklerine dair bilgiler yer almaktadır.
Dolayısıyla kesin olarak anlaşıldığı üzere, uygulanan tedavi metotlarına göre Orta Asya Türk Tıbbının iki gruba ayırmak mümkündür.
1. MADDİ TEDAVİNİN UYGULANDIĞI HEKİMLİK
Otacı ve Emçi adı verilen hekimler, hastalarını bitki, hayvan ve maden kaynaklı ilaçlarla tedavi ederlerdi.
Orta Asya bilimsel Türk tıbbını Uygur tıbbi metinlerinden öğrenebilmekteyiz.
Türk hekimlerinin, göz hastalıkları, baş ağrısı, saç kepeklenmesi, kulak hastalıkları, solunum rahatsızlıkları, akıl hastalıkları, kadın hastalıkları, genital hastalıklar gibi birçok hastalığa karşı reçeteler hazırladıkları ve hastaları tedavi ettikleri anlaşılmaktadır. Bazı reçeteler kısaca şöyledir:
Eğer bir göz paslanır ve çok yaş gelirse; o zaman kendir yağı sürülürse iyi olur.
Eğer bir kimse gece körlüğüne müptela ise; bir siyah keçinin ögsüz-ciğerine karabiber saçılarak ateşe gömülür ve köpüğü göze sürülürse hasta iyi olur.
Diş çürümelerinde; sirke ağıza alınır, çalkalanır ve tükürülürse iyi olur.
Diş ağrısına karşı ilaç; üç yaşındaki kara öküzün boku bir kapta kaynatılarak üzerine sürülürse iyi olur.
Ayrıca bazı hastalıklar dağlama yöntemi ile tedavi edilmiştir. Bu yöntem özellikle safra kesesiyle ilgili sindirim sistemi bozukluklarında kullanılmıştır.
2.BÜYÜSEL İŞLEMLERE BAĞLI HEKİMLİK
Sağlık ve hastalığın tabiattaki iyi ve kötü ruhlar arasındaki dengeye bağlı olduğuna inanan Türk toplumunda, ruhlar ile kişi arasındaki aracılığı özel yeteneğe sahip kişilerin yapması gerektiğine inanılmıştır.
Hastanın tedaviye duyduğu inanç ve hekime olan güven sayesinde, tedaviler başarılı sonuçlanırdı.
Tabiatüstü güçler tarafından seçildiğine inanılan Kamlar, temelde telkine dayalı tedavi seansları ile hastaları tedavi ederlerdi.
Baksılar ise, hastalıkları teşhis etmek ve kehanette bulunmak için fal bakan, müzikle ve büyüsel işlemlerle hastaları tedavi eden hekimlerdi.
Büyüsel işlemlere bağlı tedavilerin bazıları şunlardır:
Atalar Kültü: Hastalıkların giderilmesi için ecdadın ruhlarından medet umulur, önemli kişilerin kabirleri ziyaret edilirdi.
Alazlama: Hastalıkların kötü ruhlardan kaynaklandığını, kötü ruhların ve eşyaların ateşle temizleneceğine inanılırdı. Yağlı bir paçavra ateşle tutuşturularak hastanın etrafında dolaştırılarak alazlama yapılırdı.
Göçürme: Hastalığın, cansız bir nesneye veya kurban edilecek bir hayvana aktarılabileceğine inanılır, hastalık için kurban kesilir veya bez, keçe, tahta gibi cansız bir nesne hastanın etrafında dolaştırılarak göçürme yapılırdı.
Kurşun Dökme: Hastalıkları uzaklaştırmak, cin çarpması ve büyüye karşı yapılırdı.
Uçuklama: Uçguk denilen bir ruhun ağız kenarında kalan yemek artıklarını yediğine ve gezindiği yerlerde kabarcık oluşturduğuna inanılır, tedavi için ekmek parçaları uççuğa dokundurulup köpeğe yedirilirdi.
_____________
Bilgilendirme: Bu yazı Habp GOSTAK tarafından kaleme alınmıştır. Yazının kaynağı, yazarın tıp tarihi yüksek lisans eğitiminde Prof. Dr. Ayten ALTINTAŞ'ın ders notlarından derlemedir.
Yorumlar
Yorum Gönder