Ortaçağın sonlarında, deniz yollarının keşfedilmesi ile başlayan ekonomik rahatlamanın verdiği güç, otoriter kilisenin ortadan kalkması ve matbaanın icadı ile bilginin belli bir kesimin elinden çıkması ve yeni bir hayat görüşü ile yaşam tarzında meydana gelen değişimlere Avrupa’da Rönesans adı verilmektedir.
Rönesans ile orta sınıfın girişimciliği arttığı, kilisenin maddi gücünün zayıfladığı ve derebeylerinin sonu gelerek ulus devletlerin ortaya çıktığı görülmektedir.
Tüm bu gelişmelere paralel olarak tıp dünyasında da karanlık devir sona ererek uyanış başlamaktadır. Galen’in anatomisinin reddedilmesi, dönemin patoloji anlayışından uzaklaşılarak Hipokrat ve İslam hekimlerinin kitaplarının batı dillerine çevrilmesi tıpta rönesansın başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Avrupa’da Rönesans ile birlikte birçok hekimin modern tıp alanında çalışmalar yapmaya başladığı görülmektedir. Şimdi sırayla bunlara bakalım.
Dini etkilerden arınmış tıbbın ilk adımı elbette Andreas Vesalius’tur. ‘Havva, Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı için erkeklerin kaburga kemiklerinden biri eksiktir’ şeklindeki kilise öğretisini yaptığı disseksiyonlar ile çürütmüştür. 1543 yılında yayınlanan İnsan Vücudunun Yapısı Üzerine Yedi Kitap adlı eseri ile anatomide çığır açmıştır.
Ezberci eğitime karşı olan ve deneyi savunan, taşkın, sivri dilli Paracelsus, eski tıp kitaplarını derslerinde yırtarak, gerçeklerin deneye dayanan araştırmalarla bulunabileceği savunmuştur. Madensel ilaçları tedaviye sokmuş, frenginin civa ile tedavisini başlatmıştır. Antimonu tedaviye sokar.
Varlıklı bir ailenin oğlu olan, ağır başlı ve naif bir hekim William Harvey, atlar üzerinde kalp ve damar sistemini araştırmıştır. 1500 yıl kabul gören Galen’in kan dolaşımı teorisini çürütmüştür. Çalışmaları ile ortaya koyduğu kan dolaşımı teorisini, Canlılarda Kalbin ve Kanın Hareketi Üstüne Anatomik İncelemeler adlı eseri ile duyurmuş ve büyük yankı uyandırmıştır. Çalışmaları morfolojik deneysel ve kantitatif metotlara dayanmaktadır.
Tıpta ilerlemenin en önemli adımlarından biri mikroskobun icadıdır. Bilime meraklı bir kumaş tüccarı olan Leevonhook, mercekleri yontarak icat ettiği mikroskop ile gözle görülemeyen canlıların keşfine kapı aralamıştır.
Hollandalı J.Swammer mikroskop ile böcekleri anatomisini, arıların iç organlarını incelemiş, gördüklerini resimlemiş ve kitap haline getirmiştir. Ölümünün ardından bu çalışması Tabiatın İncili ismi ile yayınlanmıştır.
Mikroskop ile bitkileri inceleyen Robert Hook, bitkilerin hücrelerini görerek bunları sınıfladı ve çizdi.
Bitkiler ve hayvanlardan sonra insan organları da mikroskop ile incelenmeye başlandı. İtalyan bilim insanı Morgagni, hastalıkların dokulardaki lezyonlardan kaynaklandığı ortaya koydu.
Fransız anatomi bilgini Bichat mikroskop ile dokuyu inceledi. Vücutta 21 farklı doku olduğunu gösterdi. Hastalıklarda bu dokuların etkilenebileceğini ifade etti.
Alman patolog R.Virchow mikroskop kullanarak hastalıklarda normal hücrelerin bozulduğunu ortaya koydu.
Tıpta mikrobiyoloji devrimi Pastör ile başladı. Aslında 1850 yılında C.Davaine ve P.Rayer ineklerde salgın yapan şarbon hastalığının etkeni olan mikrobu bulmuşlardı. Ancak mikropların hastalık etkisi yaptığını ispat etmek Pastör’ün çalışmaları sayesinde olmuştur.
Hastalığa sebep olan mikrobun zamanla etkisinin hafiflediğini yaptığı gözlemlerle fark eden Pastör’ün çalışmaları bağışıklık kavramına yön verdi. Mikrop teorisi ile aşı bulundu. Kuduz aşısını buldu.
Pastör’ün çalışmalarından yardım alan Joseph Lister cerrahide enfeksiyon nedeninin havadaki canlı organizmalardan kaynaklandığını fark ederek, dezenfeksiyon işlemini geliştirdi. Bu sayede asepsi doğdu ve cerrahide ağrıdan sonra en büyük problem olan enfeksiyon da bu şekilde engellenmiş oldu.
Tıp tarihinin kilometre taşlarından biri de Alman fizikçi Wilhelm C.Röntgen’in çalışmalarının sonucu olan X ışınlarının keşfidir.
19.yüzyıldan günümüze; Pierre ve Marie Curie’nin radyoaktif radyumu, Karl Landsteiner’in kan gruplarını, Sigmund Freud’un psikanalizi keşfetmesi tıbbın geçirdiği önemli adımlardan bazılarıdır.
Ayrıca, araştırmaları son yüzyıla kadar hücre seviyesinde devam ettiren tıp, artık molekül seviyesinde devam ettirecek kadar gelişmiştir. İnsanlık tarihi kadar eski olan tıp günümüzde 3-5 yılda bir yeni bilgilerle donatılmaktadır.
_______
*Bu yazı Tıp Tarihi (112 Tarihi) Bilim Uzmanı Habip Gostak tarafından hazırlanmıştır. Kaynak göstermek şartı ile kullanılabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder