1. ÖZET
Sağlık alanında dünyanın önde gelen gazetecilerden biri olan Ray Moynihan ile ilaç politikaları üzerinde uzmanlaşmış bir yazar Alan Cassels tarafından kaleme alınan Satılık Hastalıklar kitabı; 500 milyar dolarlık cirosu ile dünyada 3.büyük sektör haline gelen ilaç piyasasının pazarlama stratejilerini anlatır. Bu kitap; hastalık değerlerini belirleyen akademik çalışmaları finanse eden ilaç firmaların normal değer aralıklarının daraltılmasındaki oynadıkları rol ile hasta sınıfına giren nüfusun çoğaltılmasını, hastalıkların profesyonelce pazarlanması sayesinde de uydurma hastalıkların insanların zihninde kabul olgusu yaratmasını konu almaktadır.
2. KİTABIN İÇERİĞİ
‘Hastalık satmak’
önsözü ile başlayan kitap ikiyüzlü bilinçlendirme kampanyalarının ufak
sorunları ciddi hastalıklar gibi resmettiğini, ilaç firmalarının yaptığı yoğun
reklamların; genel rahatsızlıkları, insanların hastalık gibi algılaması için
müthiş bir çaba gösterdiğinden bahseder. Bununla ilgili olarak kitapta şu çarpıcı
cümleye yer verilir;‘Günlük hayatın
sıradan iniş çıkışlarını mı yaşıyorsunuz? Yafta hazır, psikiyatrik hastalığınız
var.’ Başta ABD olmak üzere dünyanın her yerinde reklamı en fazla yapılan
ilaçların reçete edilmesinde aşırı bir artış olduğunu, birkaç araştırma sonuçları
örneğine yer vererek anlatır.
2.
1. Hedef Kitle ‘Herkes’
Kitapta, günümüzde en çok kolesterol ilaçlarına para
harcandığından bu ilaçların yıllık satış rakamlarının 25 milyar dolardan fazla
olduğunun[1] altı
çizilir. Bu kadar büyük bir cironun oluşmasındaki en önemli etkenin, kolesterol
değerlerini yazan dokuz uzmandan sekizinin kolesterol ilacı üreten firmalarda
danışman ya da araştırmacı olarak görev aldığına dikkat çekilir. Kitapta kolesterolün
kalp krizi geçirme olasılığını etkileyen birçok etkenden sadece biri olduğu
dolayısıyla beslenme biçiminin düzenlenmesi, hareketli yaşam ve sigarayı bırakmak
gibi önlemlere yer verilmeden, statin[2]kullanımına
yönlendiren anlayış eleştirilmektedir.
2.
2. Doktorlara Yakın Markaj ‘Depresyon’
Doktorlara çörek götürmekle başlayan tanıtımın, 5
yıldızlı otellerde fikir babalarına ilaçlar yerine hastalıklar hakkında belirli
görüşlerin benimsetilmesinin konu alındığı bu bölümde; SSRI[3]
sınıfına giren ilaçları üreten firmaların, bilimsel kongrelerde ve FDA[4]
üzerindeki etkisi detaylıca anlatılır. Günlük yaşamın sıkıntısı, stresi,
sevdiğimiz birini kaybettiğimiz zamanlarda çektiğimiz acılar vb. hayatın normal
seyrinde karşılaşılan ancak bireysel çabalarımızla başa çıkabileceğimiz ruhsal
durumların psikiyatrik bir hastalık gibi sunulmasında, şüphesiz ilaç
firmalarının daha çok kazanma hırsı yatmaktadır. Bu konuda en çarpıcı örnek
depresyonun yaygın bir hastalık olduğu fikrinin insanlara aşılanmasıdır.
2.
3. Ünlülerle İşbirliği ‘Menopoz’
Ünlülerle işbirliği bölümünde; şöhretleri
kullanmanın meyve vereceğinin bilincinde olan hormon tedavisi ilaçlarını üreten
firmaların, bu konuda önemli yatırımlar yaptıkları anlatılır. Doğurganlık
çağını tamamlamış kadınlar için olağan fizyolojik bir durum olan menopozu
tedavi edilebilir ve tamamıyla önlenebilir bir hormon eksikliği olarak
göstermek için elbette fikir babalarından ziyade ünlülere ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu bölümde, 55 yaşında bir süper modelin, kendisini iyi
hissetmesinin ve muhteşem görüntüsünün östrojene bağlı olduğunu anlatan bir
reklam filminden bahsedilir. Böyle bir reklamın, sağlıklı birçok yetişkin
kadının hormon tedavisine ilgi duymasına vesile olduğu, reçetelerde artan
hormon ilaçları örnekleri ile anlatılır. Birkaç araştırma örneğinin
sonuçlarının yer aldığı bu bölümde, sahte ilaç ve hormon tedavisi verilenler
arasında, hormon tedavisi alanların daha fazla olumsuz sonuçlarla
karşılaştığını dolayısıyla hormon tedavisinin uzun vadeli faydalarına inanmanın;
ünlülerle yapılan kampanyaların, insan sağlığına olumsuz sonuçlarını ve
bilimsel gerçekleri kusurlu bilime dayandırmanın yol açtığı sonuçlara dikkat
çekilir.
2.
4. Hastalarla Ortaklık ‘Dikkat Eksikliği Sendromu’
Depresyon konusunda ilaç firmalarının taktiksel
pazarlama stratejileriyle, hasta yelpazesinin geniş tutulduğu gibi bir diğer
alan da; beyindeki biyolojik ve kimyasal problemlerden mi, yoksa fiziksel,
sosyal, kültürel ve ekonomik etkenlerin bir araya gelmesiyle mi ortaya çıktığı
konusunda belirsizlik yaşanan, tartışmaların sürdüğü dikkat eksikliği sendromu
konusudur. Bu bölümde dikkat eksikliğinin biyokimyasal bir bozukluk kabul
edilmesinin, hastalığın tedavisi için kimyasal madde satışı yapan firmaların
yararına olacağı anlatılmaktadır. Firmaların pazarlama alanına bu kez
hastalıkla ilgili mücadele veren kuruluşlar girmektedir. Hastalıkla ilgili
bilinçlendirme kampanyaları yapan hasta destek dernekleri, ilaç şirketlerinden
bağışlar kabul etmektedir. Hatta bu tip birçok kuruluş, firmaların maddi
yardımları ile faaliyetlerini sürdürebilmekte ve ayakta kalabilmektedir. Bu tür
hasta destek gruplarının işlevlerinden biri de medyaya yaşanmış hayat öyküleri
sunarak toplumsal duyarlılığı artırmaktır.
2.
5. Sayılarla Oynamak ‘Yüksek Tansiyon’
Kolesterol gibi yüksek tansiyonun da ilgi çekici
olduğundan bahsedilmektedir. Çünkü ilaç tedavisi ile tansiyon seviyesi
değiştirilebilmektedir. İlaç firmalarıyla bağlantısı olanlarca yayımlanan
kılavuzlarda, normal tansiyon değerlerinin gittikçe daraltılmasının örneklerine
yer verilir. Sayılara dikkat çekerek insanlar üzerinde baskı kurmak
pazarlamanın en önemli alanıdır. Kitapta, bu alanda da ilaç devlerinin oldukça
etkili olduğu ve pazarlamanın bir kez daha bilime galip geldiği anlatılmaktadır.
2.
6. Reklam Hastalığı ve Toplumsal Algıyı Biçimlendirmek
Kanunların ilaç reklamlarında sunulan fayda ve
riskleri sınırlı ölçülerde de olsa denetlediğini ancak hastalıklarla ilgili
iddialarda bulunmanın herkes için serbest olduğunun eleştirildiği reklam
hastalığı bölümünde; kadınların normal bir durumu olan regl döneminin öncesi
yaşanan, aşırı duygusallığın reklamlarla nasıl hastalık algısı haline
getirildiği anlatılmaktadır. Yine doğal bir durum olmasına rağmen toplum içinde
konuşmaktan çekinenlerinin yaşadıklarını ‘sosyal
anksiyete’ şeklinde tanımlandırılarak toplumsal algıyı biçimlendirme
konusunda firmaların ustalığından söz edilmektedir.
2.
7. Piyasayı Test Etmek ‘Osteoporoz’
İlaç satmanın bir diğer anahtarı ise insanları
kliniklere gidip test yaptıracak kadar korkutup sonra da onları tedaviye ikna
etmektir şeklinde özetlenebilecek olan bu bölümde; firmaların ücretsiz kemik
taramaları yapmaları anlatılır. Osteoporoz ilacı üreticisi bir firmanın finanse
ettiği, bir grup WHO çalışanının hazırladığı raporda; normal kemik yoğunluğunun
30 yaşındaki genç bir kadının kemik yoğunluğu olarak kabul edildiği örneği
verilir. Bu şekilde, 30 yaş üstü olup test yaptıran her kadının, kemik
yoğunluğu normal değildir algısı oluşturulur.
2.
8. Bekçi Köpeğine Kemik
Bir ilacın ciddi yan etkileri nedeniyle piyasadan
kaldırılmasına rağmen hasta örgütlerinde lobi faaliyetleri yürüten ilaç
üreticisi firmanın, ilacını tekrar piyasaya sokması, bekçi köpeğine kemik
başlıklı bölümün en çarpıcı örneğidir. Yan etkileri ciddi boyutlara ulaşan
ilaçlarda artan şikayetleri değerlendiren FDA, bu konuda aşırı endişe duyan
çalışanlarını, çalışmalardan uzak tutarak ‘bekçi
köpeği’ tanımına uymaktadır. Bu bölümde denetlemenin cisminden çok isminin
olduğu vurgulanır.
2. 9. Parlak Buluş ‘Kadınlarda Cinsel İşlev Bozukluğu’
İlaç satanlar için milyar dolarlık pazarlar
yaratabilecek yeni bir hastalığı tanımlama yarışı olarak değerlendirilen son
bölümde; kadınların cinsel problemleri ve cinsel tatminlerini klitoral kan
akışına indirgenen yaklaşımlardan söz edilmektedir. Amaç münferit durumları
kronikleştirerek daha fazla hasta sayısına ulaşmaktır. Ayrıca cinsel
isteksizliğin hastalık kılıfına uydurulması, sağlık sigortacılarını ilaçlar
için ödeme yapmak zorunda bırakacaktır. İlaçlar insanların daha kolay
ulaşabileceği, reçete edilebilir hale geldiğinde firmaların kazançları
artacaktır.
2. 10. Sonsöz ‘Ne Yapabiliriz?’
‘Ne yapabiliriz?’ sorusunun yer aldığı sonsöz
kısmında; ilaçların acı verici ve ölümcül hastalıklar için zorunlu olduğunu
ancak hastalık ile sağlık arasında net bir ayrımın yapılmasına vurgu yapılır. Hastalıklar
ve bozukluklarla ilgili bilinçlendirme ve bilimsel yayınların tarafsız olması
gerektiğinin önemi anlatılır.
3. YORUM
İlaç sektörünün, sağlıklı bireyler başta olmak üzere
ilacı reçete eden doktorlardan, yasal olarak yetkili organlara, hastalar ve
hastaların haklarını savunan kuruluşlar üzerindeki etkisinin çarpıcı örneklerle
anlatıldığı Satılık Hastalıklar kitabı, ilaç kullanımı konusunda daha dikkatli
olmak gerektiğinin önemi vurgulamaktadır.
Kapağında ‘aslında
hasta değiliz!’ sloganına yer veren kitap, uydurulan hastalıklar ve hastalıkların
tedavisi için üretilen ilaçların, sağlıklı insanları nasıl bir darboğaza
sürüklediğini anlatmaktadır. Peki, gerçekten hasta olan insanlar için böyle bir
kitap kafa karışıklığı oluşturmayacak mıdır? Bu konuda, sonsöz kısmında;
Amerikan Tıp Öğrencileri Birliği, İngiltere’deki kamu destekli Milli Klinik
Mükemmellik Enstitüsü, Uluslararası Cochrane Birliği gibi bazı kuruluşların
ilaçlarla ilgili çalışmalar yaptığını, ilaçların olumlu ve olumsuz taraflarının
kamuoyu ile internet üzerinden ya da yayınladıkları dergilerle insanların
bilgisine sunduklarından bahsedilir.
Satılık Hastalıklar kitabı, benzer bir kitap olan Beyaz Önlük Siyah Şapka kitabıyla kıyaslandığında anlatımların yüzeysel olduğu görülmektedir. Belki de bunun nedeni; bu kitabın yazarlarının sistem içerisinden birileri tarafından değil de gözlemci olan gazeteciler tarafından kaleme alınmış olmasıdır.
Hastalıkları kabullenmeden önce yaşam tarzını
değiştirmenin önemli olduğunun defalarca vurgulandığı kitapta; yaşam tarzının
değiştirilmesi ile ilgili bir bölüme yer verilmesi gerekirdi. Kitap genel
hatları itibariyle bilinçlendirme yapılmasının gerekliliğinden söz etmesine
rağmen insanları sağlıklı yaşam için bilinçlendirme konusunda yetersiz kalmakta,
ilaç sektörünün domine ettiği süreçlerin dışına çıkamamaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder